Gece yatmadan önce Murat Abi, oranın sabahının çok güzel olduğunu, tam fotoğraflık olduğunu falan söylemişti, kalkmışken göle bir bakayım dedim ben de. Göl öyle sisli falan değildi, bir numarası yoktu o anda. Fotoğraflayamadım ama gölün başında, tek başına ayakta duran birisi vardı. Süleyman Abi imiş meğer, kurbağa sesleri delirtmiş, hadlerini bildirmek için gölün kenarına gelmiş. Bu arada, tek ses kurbağa sesleri değildi, horlama da vardı ama horlama da değildi dikkatimi çeken ses. Çok net ossurma sesleri geliyordu farklı farklı çadırlardan. Böyle, trombon senfonisi gibi, sağdan soldan zart, zort, ziriziri zirt falan diye. Yaptığım kamplarda yaşadığım en ilginç andı kesinlikle.
Sorgun Kampı Hatıratı – 4. Bölüm
Orada oyalanırken baktık, bir jiple bir motor geliyor, Prometheus gelmiş Andaç’la beraber. Yalnız, fener’in şampiyonluk faciasından sonra mı olmuştur bilinmez, Onur’un yürüyüşü değişmiş biraz
Sorgun Kampı Hatıratı – 3. Bölüm
İnerken, çeşmeden su taşımakta bir kaç kız seslenmeye başladı, “Amcaaa, bizim fotoğrafımızı çekebilirsin amcaaa” diye. “Ne amcası lan” deyip ağızlarını burunlarını kırdım, bakın, nasıl da kaçışıyorlar:
Sorgun Kampı Hatıratı – 2. Bölüm
Hani aç olsak, yemeğimiz olmasa, yemesi güzel kuşlar olsa tamam da serçelere nişan alıyor olunca Hakan, sapanı almak için davranmak durumunda kaldı
Sorgun Kampı Hatıratı – 1. Bölüm
Yine börek uğraştırdı, değilse erkenden kalkmıştım aslında. Böreğin de sadece pişirmesi kalmıştı, gece 3 gibi hazırlayıp buzdolabına koymuştum, sabah pişirip çıkacaktım. Sabah, koydum fırına böreği, hazırlanıyorum bu esnada, az sonra kontrole gittim, lan, neredeyse aynı duruyor. Meğer fırının kapağı tam kapanmıyormuş, itekleye itekleye kapattım da öyle hızlandı.
18 Nisan, Yukarıovacık gezisi – 2. Bölüm
Millet motorları yol kenarında bırakıyordu, niye aşağıya indirmediğimizi sordum, gözüm kesiyorsa indirebileceğimi söyledi Süleyman Abi. Kesiyordu aslında da kimse indirmiyor olunca çıkıntılık yapmayayım dedim. Zaten adım çıkmış endurocuya, bu motorda bari yolda kalayım derken baktım Süleyman Abi indiriyor motorunu, ben de gittim peşinden.
18 Nisan, Yukarıovacık gezisi – 1. Bölüm
Aslında, geziye katılıp katılmayacağım belli değildi. Bizim Nurcan’ın kuzeninin düğünü vardı İstanbul’da, ben de motor alalı kamber gibi düğünden düğüne gezdiğim için ona da katılsam mı diyordum. Hem motorla İstanbul’a gitmemiştim hiç, değişiklik de olurdu. Gel gör ki haftasonu yağmur bekleniyor olunca cesaret edemedim. Eski motor olsa çıkardım aslında ama bu gv650 denen alet bana göre haddinden fazla güçlü. Kuru yolda bile virajlarda gaz vermeye gelmiyor, yollar ıslakken dengesiz bir hareket yaparım da kayar giderim diye korktum. Neyse, o öyle yalan oldu, o yalan olunca da geziye katılayım madem dedim.
27-28 Mart, Sarıcakaya Kampı – 4. Bölüm
Hatta birinde fotoğraf makinesini ayarlamaya çalışırken ateşlemeyi kesen düğmeye basmışım, durdu motor. Gaz kesti diye boğuldu sandım, biraz zorladım falan, olmadı, sonradan farkettim derdinin ateşleme olduğunu da geç kalmıştık artık. Hem kalabalık olduğumuzdan hem de zaten çok vakit kaybettiğimizden sırf fotoğraf çekmek için durmamıştım yollarda, Hakan’la konuştuk, dönüşte ayrı gidelim, istediğimiz gibi fotoğraf çekelim dedik. Öyle de yaptık, ilk ayrılanlardan olduk herhalde, grupla vedalaşıp yola koyulduk.
27-28 Mart, Sarıcakaya Kampı – 3. Bölüm
Hop, videolar da tamam. Bir kısmını ekleyeceğim, kalanları da http://www.youtube.com/user/geomyr adresinden görebilirsiniz.
27-28 Mart, Sarıcakaya Kampı – 2. Bölüm
Murat Abi’lerin ayarladığı yer kalabalık gibi olunca Levent Abi, Cumbaba ve ben yukarıya kurduk çadırları. Tam 3 çadırlık güzel bir yer vardı, orayı kapattık. Bana hafif meyilli bir yer düştü, hissedilecek bir eğim değil gibi görünüyordu öyle değilmiş meğer. Onun detayları da sonra.