Her bayram olduğu gibi kalktım erkenden lâkin çoğu bayramın aksine bayram namazı için hazırlanmadım. Neredeyse bir haftalık sakal duruyor suratımda, ve akşamdan karar verilmiş bayramlıklarım mevcut değil…
Bu bayram evdeyim, tamamen. Mersin dışında geçirdiğim ilk bayram değil belki ama galiba yalnız geçirdiğim ilk bayram olacak. Etrafında insanlar görmek isteyen birisi değilimdir, çoğu zaman yalnız başıma kalmayı tercih ederim fakat bayramda yalnız kalınca tuhaf oldum bir.
Annem buradaydı aslında bir süredir fakat bayram için İstanbul’a, kardeşlerimin yanına gitti. Beni de çağırdı da gitmek istemedim. İstiyordum aslında da, ne bileyim, masrafını bahane ettim. Keşke gitseydim demiyorum ama İstanbul da güzel olurdu be, gerçi, İstanbul her zaman güzel…
Annemin otobüsü 9’daydı sabah, 1 saatte anca varacağımız için erken çıkmak icab etti, bayram namazı da yalan oldu haliyle. Zaten, bayram namazı bir işaretti benim için, bayramın başladığının bir simgesi, bayram namazı olmayınca başlayamadı bayram da.
Sokağa çıktık, bomboş sokaklar. Otobüs durağında yalnızca bir kişi bekliyor, biz de gittik yanına. Az sonra geldi otobüs, bomboş neredeyse, 7-8 kişi falan var. Bindik, ücretsizmiş bayram dolayısıyla. Evet, bayramın hissedildiği bir an olmuş oldu o da. AŞTİ’ye gittik, o bile bomboştu. Bomboş dediysem, çok sakin manasında. Ne bağıran değnekçiler vardı ortada, ne koşturan insanlar. Toplasan bir kaç otobüse sığacak kadar insan toplanmış, bir sürü otobüs bekliyor. Bindi annem, gitti, geri döndüm ben de. Otobüs halen ücretsizdi, yani halen devam ediyordu bayram.
Can sıkıntısına iyi gelir diye alışveriş yapmak istedim. Pantolonum kalmadı doğru dürüst. Bir de eşofman altı, belki bir kaç da siyah boxer ( 🙂 ). KC Göksu’ya gitmeyi planlıyordum da önünden geçerken baktım, otoparkı bomboş, bayram dolayısı ile kapalı herhalde dükkanlar dedim, veya insanlar bayram sabahı bir alışveriş merkezine gelmekten daha önemli işler yapıyor. Birilerini ziyaret ediyorlar mesela.
Akraba, eş dost ziyaretlerinden falan çok hazzetmezdim genelde. Mutlu olurdum beli bir süre ama ziyaretler uzadıkça sıkılırdım içten içe. Kalabalığı sevmiyorum aslında, ondan. Yine de bu toplu ziyaretler de bayramın bir simgesiydi, şimdi öyle bir şey de yok. Aman, iyi de oldu, sırf yüzlerce kere sorulan "ee Ömer, nasılsın?" nev’inden sorular bile bunaltıyordu beni, şimdi bir de "ne zaman evlilik" soruları çıkacaktı kesin. İyi oldu iyi…
Bayramla ilgili şeyleri aramıyorum pek ama bayramı da hissetmek istiyorum bir yandan. Sırf tatil havasında geçmesin istiyorum. Acaba, diyorum, giysem takımı, elime bir torba alsam, kapı kapı gezip şeker toplasam? Olmaz mı Gömlük, güzel olmaz mı? Olmaz herhalde, bu yaştan sonra olmaz yani, küçükken de hiç toplamadım gerçi öyle, misafirliğe gittiğimizde ikram edilen şekerlerden bile utana sıkıla alırdım. Utanma duygum azaldıysa da başkalarının yargılarına tutsak oldum büyüdükçe ("Bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak/Çünki yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak" – Attila İlhan).
Siteye bir iki bir şey ekleyesim vardı, biraz onlarla uğraşırım bugün, sonra çıkar, açık yer bulursam alışveriş yaparım. Bir kutu da şeker alayım, rezil olmayayım çoluk çocuk gelirse kapıya.
İşte böyle Gömlük, artık yalnızca tatil oldu bayram. Allah’tan, Cuma gününe denk geldi bu sene…
Neyse işte, bayramın kutlu olsun Gömlükçüğüm, selametle…