Telefonu evde unutmuştum bugün. Tedirgindim akşama kadar, bir arayan oldu mu, bir mesaj atan, ya biri önemli bir şey dediyse de kaçırdıysam falan diye. Akşam geldim eve, baktım hemen telefona; bir mesaj var, o da bir bankanın reklam mesajı.
Aslında diğer günlerde de bir telefon trafiği yaşadığım yok da ne bileyim, akşama kadar bu merakla bekleyip de hiç bir şey göremeyince tuhaf oldum biraz. O değil de kargo bekliyordum asıl. Kitap siparişi vermiştim de geçen hafta bugün yarın elime geçmesi lazımdı. Adres olarak şirket adresini vermiştim, hani kapıya gelince cepten arayacak olurlar belki falan filan diyordum, onlar da aramamış. Yarin gelseler bari
Okuyacak kitabimin kalmamis olmasi bir yana kitaplardan ikisi Osmanlica, ondan böyle bir heyecan var içimde. Osmanlıca kursu alıyorum da bir süredir, gaza geldim, dur dedim, bir iki de kitap alayım da pratik yaparım. Aslında iş pratik için olsa Leyla vü Mecnun var elimde Osmanlıca olarak lakin işte, bir gazla aldım diğer kitapları da; Safahat ve Rubab-ı Şikeste bu arada bu dediğim diğer kitaplar, dur bakalim girdik bir yola…
O değil de gömlük, vakit yetmiyordu önceden, şimdi vaktim kalmadı sanki hiç. Eskiden elimi attığım şey kururdu, şimdi elimi bir şeye atamıyorum. Şevk kalmadı senin anlayacağın. Bir de birbirine bağlıyorum her şeyi, şunu yapayım, sonra bunu yaparım diye, şu’yu yapmayınca bu kalıyor, öyle olunca da her şey kalıyor. Şimdi şunları yazıyorsam yine iyi yani. Neyse efen’m…
Bu kadar gömdüğüm yeter haydi, bir kaç kayıt yükleyeyim diyordum, onları yükleyeyim bugunlük bir de, sonrası artık ne olur bilemem artık, iki sınav var zaten haftaya, o değil de yemek de yemedim daha, ne olacak bilmem bu halim.